SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR VE BAĞIMSIZ DENETÇİ; HASAN HÜSEYİN DEMİR
Faiz üstünden tartışmaların ortasındayız. Eylül ayı TÜFE oranı yüzde 83,45 ‘tir. Eğer nominal faiz de yüzde 83,45 olursa, bu faize yüksek diyemeyiz çünkü reel faiz sıfırdır. Yalnızca pozitif veya negatif Reel Faiz, satın alma gücünü, tüketimi, tasarrufu ve yatırımları etkiler. Ayrıca siyasi ve sosyal ortamı da dikkate almak gerekir. Bugün eksi reel faiz daha yüksek , fakat yatırım yapılamıyor ,yani yatırım ortamı olmadığından.
Değerlendirme yaparken tek taraflı bakmayarak, ekonomik gidişatı analiz ederken madalyonun arkasına bakmak gerekiyor
Bütçede disiplin ve istikrar göstergesi olarak bütçe dengesi ve faiz dışı fazla’yı kullanmaktayız. Gerçekte ise bütçede ekonomik konjonktüre göre, açık ve fazla verilebilir. Eğer ekonomide durgunluk varsa kamu yatırım yapar ve harcamaları artırır ve bu yolla bütçe açığı talep artışı yaratarak durgunluktan çıkışı destekler. Yüksek enflasyonda harcamalar kısılır ve bütçe fazlası verilerek talep kısılır ve enflasyon önlenir
Bütçe açığını enflasyonun altında bir faiz vererek kapatırsa, devlete borç verenler aynı zamanda devlete vergi gibi ilave kaynak transfer etmiş olurlar. Bu nedenle bugün devlet içi borçları yüksektir demek yanlıştır
Bütçe disiplini ve etkinliği için asıl gösterge harcamaların etkinliğidir. Bütçe kaynakları bugün olduğu gibi siyasi gerekçe ile popülist amaçlı dağıtılıyorsa, yatırım yapılmıyorsa böyle bir bütçenin denk olmasının hiçbir anlamı yoktur
Ücret artışlarında yalnızca enflasyon dikkate alınmakta.. Aslında ücretleri enflasyon oranında artırmak, artış değil düzeltme yapmaktır. Bu düzletmede iki yanlış yapıyor
Ücretlerde Düzletmeyi TÜFE ‘ye göre yapıyor. Oysaki Ücretlilerin harcama sepeti içinde, fiyatı TÜFE’ den daha fazla artan gıda ve mesken giderlerinin payı daha yüksektir. Yapılması gereken ücretliler geçinme endeksi hazırlamak ve düzeltmeyi bu endekse göre yapmaktır
GSYH’ da büyümenin dikkate alınmamasıdır. Oysaki emek de bir faktördür katma değer yaratıp büyümeye katkı yapar. Büyümeden pay verilmesi gerekir
GSYH’ da büyüme, refah düzeyine aynı oranda yansımayabilir. Söz gelimi cari açık eğer doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi yoksa, dış borç stoğunun artmasına neden olur. Ülke net dış borç ödeme konumuna gelince, eğer borç mürettebatının GSYH’ oranı Büyümeden yüksek ise ülke yoksullaşır. Yani cari açıkla büyüme aynı zamanda kaynak ve birikmiş servet kaybı demektir
Sonuçta, yanlış değerlendirme ve algı üstüne çözümden vazgeçerek yaşanmakta olan krizlerden kurtulma şansı aramaktır hedefimiz.